Bugün ve geleceği yakalamak için yeni alternatifler: Sosyal etki ve döngüsel trendler

Mehmet Atakan Foça
6 min readJan 3, 2020

--

Dijitalde gazetecilik yapmanın ve medya üretiminin geleceğini konuşurken çoğu zaman kahinlik sendromuna takılı kalıyoruz. Kullanıcılar hangi platforma akın ediyor, YouTube mu TikTok mu, hangi telefon daha iyi, iPhone mu Android mi, basılı gazeteler öldü mü, ıssız ana akım medya kaldı mı…

Trendleri konuşmak önemli. Ancak onun kadar önemli olan hayatlarımızı ve mesleğimizi toplumsal sorunlara çözüm olabilecek şekilde yeniden düşünmeye ne kadar yakın olduğumuz.

Artan eşitsizlikler, azalan kaynaklar, sürdürülebilir olmayan ekonomik modeller ve artık uzaktaki bir ihtimal olmaktan çıkan iklim değişikliği dünyayı öngörülemez krizlere sürüklüyor. Yarısından çoğunu masa başı mesailerde harcadığımız kısa süreli yaşamlarımız hepimiz için anlam arayışında olduğumuz ciddi bir mesele haline geldi. Gazeteciliğin bu anlam arayışından azade, ulvi bir meslek olmadığını anlamak için geç değil.

Bilgi ekosisteminin bir öznesi olarak medyanın geleceği, içerikle beslediği dijitaldeki problemleri görme ve çözüm üretme potansiyeline bağlı. Bugün dijital dünyalarımızda yaşanan her sorun, toplumsal hayatı doğrudan etkiliyor. Dijitalde içerik üretmek isteyenler bugünün ve geleceğin dünyasının krizlerini yaratan sorun tomurcuklarına erken müdahale etmeyi bir sorumluluk olarak üstlenmeli.

Bugünün ve geleceğin iş modeli: Sosyal girişimcilik

Yeni jenerasyonların, çalışma ve iş yaşamına yalnızca para kazanmayla değil değer üretme ve faydalı olma motivasyonuyla da baktığı bir çağda sosyal girişimciliğin de oynayacağı rol önem kazanıyor. Henüz birkaç hafta önce Açık Açık Sosyal Girişim tarafından yayınlanan Sosyal Girişim Beyanı ‘nı kabul ederek biz de bugünün ve geleceğin iş modeli olarak sosyal girişimciliğin değerinin altını çizmeye . Toplumsal ve/veya ekolojik bir sorunu sürdürülebilir, etik yöntemlerle çözme yaklaşımı, yakın zamanda medya kuruluşlarının da önemsemek zorunda kalacağı yeni bir bakış açısı sağlıyor. Geçen senelerde Avrupa ve ABD’de daha fazla medya organizasyonunun kâr odaklı olmaktan (for-profit) kâr amacı gütmeyen (non-profit) yapılara geçmesi bunun ilk işaretiydi. Guardian’ın B Corp (Benefit Corporations) sertifikası alması da medya kuruluşlarını sürdürülebilir bir dünya için harekete geçen aktörler olarak göreceğimizin en önemli .

Teyit ‘in de kullandığı sosyal girişimcilik şapkası yalnızca sosyal etki odaklı olmayı, kâr amacı gütmemeyi, ekibin fayda yaratma motivasyonuyla işi sahiplenmesini değil aynı zamanda farklı gelir modellerini deneyecek özgürlüğü ve esnekliği de sağlıyor. Sıfırdan yeni bir yer inşa ederken, misyonunuz ve yaptıklarınızla sizi takip edenleri etkilemeyi başarırken her aşamada bu çabanın sürdürülebilir olması gerektiğini düşünmek zorundasınız. Sürdürülebilir gelir için ise sürdürülebilir modeller gerekiyor. Etrafında Teyit’in gelirlerini organize etmeye çalıştığım üçlü bir sınıflandırmadan bahsetmenin, geleceğin medyasına dair öngörülere geçmeden bir zorunluluk olduğuna inanıyorum.

Misyon etrafında üç gelir modeli

Gelir modeli sınıflandırmasının ilki misyonla entegre model . Etki ürettikçe gelir elde eden bu bütünleşik yöntem, girişimlerin gelir mekanizmalarının, yarattıkları etkiyle birebir örtüşmesi anlamına geliyor. Medya için misyonla entegre gelir modelleri yabancı değil. Gazete satışı karşılığında kaynak elde etmek misyonla bütünleşik modellerin en bilineni. Teyit’in bir buçuk senedir Facebook ile yürüttüğü üçüncü taraf haber doğrulama programı da bir diğer başarılı örnek. Platformdaki yanlış bilginin önüne geçerek sosyal etki yaratırken, Teyit’in gelir elde etmesini de sağlıyoruz. En büyük gelir kaynağımızı oluşturan bu modelde etki ve gelir iç içe.

Misyondan ilham alan diğer model çözmek istenen soruna farklı bir boyuttan, yeni kollardan müdahale ederken gelir elde etmeyi sağlıyor. Gelir, yaratılan etkinin birebir içinden değil ancak sosyal etkiyi besleyecek şekilde organize ediliyor. Duvar, BirGün gibi yayınların mağazaları, reklamsız Sözcü deneyimi için gereken üyelik ise misyondan ilham alan gelir modellerinin medyada da mümkün olabileceğini gösteriyor.

Sonuncusu ise misyondan bağımsız model. Türkiye’de başta LeMan ardından OT, Zaytung ve Sokrates gibi yayıncıların markalarını kafe işletmeciliği için bir değer olarak kullanması misyondan bağımsız yeni bir gelir modelinin yaratıcı örneğini sunuyor.

Bir girişimin gelir modelini belirlerken sürdürülebilir, sayılabilir ve ölçeklenebilir olmasını sağlamak çok önemli. Kendisini sosyal girişim olarak konumlandıran bir yapının uyguladığı her gelir modelinde bir sosyal etki yaratıyor olması gerekliliği su götürmez bir gerçek. Odağı etkide tuttukça, üretilen değer işin kalitesinde, ekibin refahında ve tabii son tüketici, kullanıcı ya da okurun da etkileşiminde bir artışa yol açıyor.

Dijital sorunlara yaratıcı çözümler

İçerik, yayıncılık ve gazetecilik ile ilgili öngörülere göz atarsanız geçen birkaç yılda en çok tekrarlanan konunun insanların haberlerden uzak kalmaya çalışması ve internetteki irtibatın mesajlaşma uygulamalarına taşınması olduğunu göreceksiniz.

İnternet, erişmeyi bir hayata sığdıramayacağımız kadar çok çeşitlilikte insana ve kültüre ulaşma imkanı sağladı. Dünyanın diğer ucundaki arkadaşımızla anında yazışabilmek, görüntülü konuşabilmek, sürekli irtibatta kalabilmek akla hayale sığmayacak avantajlar getirebilirdi. Ne var ki 2000'li yılların çeyreğine gelmeden bu imkanlar yerine bize en çok benzeyenlerle mesajlaşmaya ve internette yalnız kalabildiğimiz deneyimlere yönelmeyi tercih ettik.

Bunda dijital platformların boş zamanımızı ele geçirmek için uyguladığı etik dışı yöntemlerin, yıllardır görmediğimiz akrabamızın Facebook paylaşımlarımızın altında ahlak bekçisi kesilmesinin, izinsiz kullanılan fotoğraflarımızın ofansif şakalara malzeme olmasının, 17 yaşında attığımız tweetin bir sabah uyandığımızda bağlamından koparılarak yedi ceddimize küfredilmesine bahane edilmesinin de payı yok değil tabi.

Sosyal medya platformlarının internete getirdiği en büyük inovasyon “dünyayı birbiriyle bağlamak” değil; gürültücü, öfkeli, ağlak ve huzursuz kalabalığın yanı başımızda bitivermesi ve hayatımıza karışabilme özgürlüğü olduğunu düşünmesi oldu.

Geçen birkaç yıl kullanıcıların internette özel alan arayışının ağır bastığı bir trende tanık olduk. 24 saat sonra kaybolan bir “story” paylaştığımızda, Facebook hesabımızı kapattığımızda ve Instagram hesabımızın kapısına kilit vurduğumuzda daha özel, bildik ve tanıdık bir alana kaçmaya başladık. Cep telefonumuzu yatay çevirip, gerektiğinde metrobüste altyazı okuma çilesine dahi katlanarak YouTube videolarında eğlence aramaya başladığımızda, mizahı da sohbeti de yalnız yaşanan bir eyleme dönüştürdük. Yolda, mutfakta, sporda harcadığımız zamanı bir öğrenme ve kişisel gelişim avantajı olarak görmeye başlamamız podcastleri 2018 ve 2019'da yayıncılığın parlayan yıldızı haline getirdi. Bizi gülmekten yaran bir fotoğrafı paylaşma dürtüsü Twitter’da linç yemeyi göze almakla dostlarımızdan oluşan bir WhatsApp grubuna göndermek arasında ikincisinin tercihiyle sonuçlanır oldu. Tamamen ücretsizken, okurun eskiden bir gazeteyi almak için ödediği ücreti şimdi bir ödeme duvarının arkasını görebilmek ya da reklamları gizleyebilmek için talep eden haber sitelerinin yükselişe geçmesi de tesadüf değil.

Bugünün ve geleceğin medyası: Döngüsel trendler

YouTube ve diğer video izleme servisleri, podcastler ya da SMS gibi mesajlaşma uygulamaları çok öteden beri elimizin altında oysa. Tarihin bu kıpkısa anında dönüp, eski ve çoğu unutulmuş iletişim araçlarını tekrar kullanmaya başladık. Bu döngüsel trendi önceden tahmin eden YouTube gibi platformlar ile hızlıca adapte olan Spotify gibi uygulamalar ceplerine birkaç yüz milyon dolar, ömürlerine birkaç yıl daha kattı.

Döngüsel trendler , interneti özel alanlara bölüp kişiselleştiren akımla birleşerek gelecek on yılın içerik tüketim alışkanlıklarını şekillendirecek. Bir iki yıl içinde çok eskiden bu yana kullandığımız, internetteki en kişisel alanımız e-postaların yeni içerik tüketim alışkanlıklarında öncül bir rol oynadığına da tanık olmaya başlayacağız.

İçerik üreticiler, gazeteciler ve yayıncılar kişiselleşmiş alanları, yalnız kalma ihtiyacını abonelik sistemleri, mobil aplikasyonlar ve özelleştirilmiş e-posta bültenleri aracılığıyla yakalamak zorunda.

Sosyal medya platformları dikkatimizi çalmak için birbiriyle yarışıyor. Dikkat ekonomisi adı verilen bu yeni iş modeli, Instagram’da daha fazla zaman geçirmemizi, bu zamanın paketlenip reklamverenlere satılabilmesi için şart koşuyor. Git gide boş zamanımızı, can sıkıntısı hakkımızı ve yalnız kalabilme imkanımızı elimizden alan bu ekonomik modelden yeni bir kaçışın başladığına tanık olacağımız gelecek yıllarda, laklak ve boş gürültüden yorulan beynimizin ihtiyaç duyduğu yüz yüze, yan yana iletişimin yükselişe geçeceğine tanık olacağız.

Yüz yüze iletişimin değeri artacak

Çok iyi bildiğimiz ve sürdürmeyi en iyi becerdiğimiz iletişim yöntemi olan çevrimdışı ve yüz yüze iletişim, döngüsel trenddeki yerini alacak. Medya girişimleri ve yayıncılar için birbiriyle benzer düşünen insanların çevrimiçi etkinliklerdeki kısıtlı irtibatta kalma halini çevrimdışında tekrar dönüştürebilecekleri alanlar yaratmak yeni bir itici güç yaratacak.

Döngüsel trendlerin en önemli özelliği eskiden bu yana var olan iletişim biçimlerinin revize olması, günün şartlarına uyarlanması, iyileştirilmesi ve kitleselleşmesi. Bir trendi tekrar döngüye sokan ise mevcut gidişatın getirdiği yeni sorunlar. Eğer yaklaşan döngüsel trendleri yakalamak istiyorsak onları çağın ve geleceğin iş modelleriyle birlikte kavrayıp birer çözüm olanağı olarak şekillendirmek zorundayız. E-posta bültenleri tekrar yükselişe geçmeden önce üstünden, eskiden kalma gibi kürasyon odaklı mecralar mevcut bilgi düzensizliği arasında iyi seçilmiş, temizlenmiş ve ihtiyaca göre derlenmiş içerik setleriyle hem döngüye giren trendi yakalıyor hem de internet kullanıcısı için yeni çözüm alternatifleri geliştiriyor. (Aposto ekibinin 2019'da düzenlediğimiz medya tasarım etkinliği yanlış bilgi zincirlerini atmak zorunda. Factory ‘de tanışmış olduğunun altını çizmek isterim.)

Yeni medya girişimcileri için 5 öneri

Türkiye’de yeni medya alanında iş üretmek isteyenler için çok uygun bir zemin bulunduğuna inanıyorum. Yeni işler üretmek isteyenlerin döngüsel trendleri yakalayacak sabra, sosyal ve ekolojik sorunlara çözüm odaklı yaklaşmaya, içerik üretiminin dinamizmi ile sosyal girişimciliğin esnekliğini birleştirmeye ihtiyaçları var.

İçerik üreten herkes için en temel sorumluluk devamlı dinlediği bir topluluk yaratabilmek, sürdürülebilir bir dünya için elini taşın altına koymak, beraber üretime geçebilmek olacak. Medyanın gelir modeli krizini aşmasının tek yolu geleceğin iş modellerini, geleceğin trendleriyle ve bugünün sorunlarına doğru çözümlerle en uygun şekilde buluşturabilmekten geçiyor.

  1. Döngüsel trendleri yakalayın.
  2. İçerik üretiminiz bir soruna çözüm olsun.
  3. Tıka değil sosyal etkiye odaklanın.
  4. Yaratmak istediğiniz değişim için içerik üretmeye bugün başlayın.
  5. İnternette oluşan topluluğu analog ortamlara taşıyın.

Originally published at https://teyit.org on January 3, 2020.

--

--

Mehmet Atakan Foça

Journalist, fact-checker, social entrepreneur | Founder @teyitorg | @TransparencyTR Awardee | @Ashoka Fellow